Köyde doğal ev yapma hevesi — 3

Nasıl oldu anlamadım ama oldu: İki hafta içinde kaba inşaatını bitirdim Behramkale köyündeki evimin

Köyde doğal ev yapma hevesi — 3
Çatı böyle bir şeymiş meğer

Nasıl oldu anlamadım ama oldu: İki hafta içinde kaba inşaatını bitirdim Behramkale köyündeki evimin. Hayal ettiğim kadar ekolojik olmadı ama elden geleni yaptım. Diğer taraftan hayal etmediğim kadar kapsamlı bir iş oldu: Amacım köy evime bu sene için büyük adım atmayıp sadece klasik bir çatı yapmaktı. Ama öyle olmadı, elimi verince kolumu alamadım. İnşaat ustalarımın akıl almaz becerisi, iyimserliği ve sürekli desteğiyle durmak bilemedik ekip olarak. İşte size amatör köy inşaatçısının enteresan ev yapma macerası…

Geçen yıl Behramkale’de Özge (kız arkadaşım) ile ortak aldığımız, gecekondu ayarında inşaat kalitesine sahip ama sıcacık hayallerle süslenmiş köy evinden bahsetmiş ve bu evi içinde yaşayabileceğimiz hale getirme çabasıyla planladıklarımı anlatmıştım.

Onarım sürecini zamana yayarak bol bol araştırma yapmayı ve bize yaratacağı finansal yükü azaltmayı hedeflediğimiz bu projede yepyeni bir aşamaya geçtik: 2017 Eylül ayında, hazır havalar da iyiyken, evin çatısını kapatalım ve evin tamamen düz beton katman olan damından su alma sorunu yaşamadan kışı geçirmek için çıktık yola.

Bu amaca uygun olarak ilk olarak ne yaparsınız? Araştırma tabi: Nasıl / kimle yapacağımız sorusunun yanıtını bulmak sandığımızdan zor oldu.

Çatı Çözümleri = Kiremit Satma Hevesi

Eşe dosta, mimar arkadaşıma ve aileye sormak ve online araştırma yaparak geçen ilk hafta epey bilgi topladım. Öncelikle “komple çatı çözümleri” sunduğunu iddia eden firmalar buldum ve hepsiyle konuştum ve yazıştım. Epey uzun (2–3 hafta) süren karşılıklı yazışma ve telefon diyaloglarından sonra anladım ki bu komple çatı çözümü söylemlerinin hepsi palavra. Hiç birinin birbirinden farkı yok, bütünsel bir proje ve tek muhattapla çözülebilen bir çatı çözümü sunmuyorlar.

Şöyle ki: Komple çatı çözümü pazarladığını iddia eden birkaç firma var: Braas, Başak Kiremit, Kılıçoğlu vs. Hepsinin de söylemi aynı: “Bize gelin size bitmiş halde çatı verelim.

Ancak gerçek süreç öyle işlemiyor, yani bir kişiyle konuşup işi çözemiyorsunuz. Bu büyük markaların hepsi aslında sadece kiremit ve çatı yan ürünleri üreticisi. Onlara ulaştığınızda ilk iş olarak sizi bölge satış müdürleriyle temasa geçiriyorlar. Burada ana gündem size kiremit satmak ve işin uygulamasını ikincil gündem olarak görüyorlar. Bunu evinizin olduğu bölgede anlaşmalı oldukları ustalarla yapacaklarını iddia ediyorlar. Bu ise nasıl yürüyeceği belirsiz bir süreç: Ne zaman, nasıl, hangi malzeme ile, tam olarak hangi maliyetle yapacakları son ana kadar belli olmuyor. Çok zorlarsanız teklif almanız mümkün ama bu da o kadar kabataslak oluyor ki gerçekçi olma ihtimali düşük. Tek net belli olan alabileceğiniz kiremitin fiyatı. Genel pratik ise şu: Sizi arayacağı söylenen yerel ustalar sizi hiç bir zaman aramıyor, arasa da bir şey söylemiyor. Siz de beklemekten yorulunca karşınıza çıkan “o zaman Siz ustanızla anlaşın, ben size kiremiti yollayayım zaman kazanın” söylemi cazip geliyor ve bu tuzağa düşme eğiliminde oluyorsunuz. Gereksiz detay verip sizi sıkmak istemiyorum (isteyenle paylaşırım) ama kısaca fikir vereyim: Çatı çözümleri üreticilerinden uzak durun. Sadece zaman ve para kaybediyorsunuz.

Benim çözümüm: Yerel olarak hızlı ve güvenilir usta bulamadığım için (eğer bulabilirseniz kaçırmayın) İstanbul’dan bulduğum ustalarla köye gidip işin başında durarak kararları adım adım vererek ilerlemek ve beraber çalışmak. Burada kritik olduğunu keşfettiğim önemli bir nokta var: İşinizin başında durmak ve elden geldiğince onlarla beraber olmak. Elbette bir usta gibi çalışmayı kast etmiyorum; bu fiziksel olarak pek mümkün değil, ne gücünüz ne de el alışkanlıklarınız buna muhtemelen yetmeyecektir. Ama bu süre içinde mini bir şantiye haline gelecek olan evinizde yapabileceğiniz çok şey var: Sorulara yanıt vermek, yeni alternatifler geliştirmek, araştırma ve pazarlık yapmak, genel organizasyon, yemek, su, (kritik önemi olan!) çay işini çözmek, sürekli karşınıza çıkan “şu da lazım, nalbura gidelim, keresteciyi arayalım, şu alet bozuldu nasıl çözelim…” tarzı talepleri gidermek, malzeme taşımak vs.

Sakın küçümsemeyin: Bunlar ciddi zaman ve emek isteyen süreçler. Bunları ustalara bırakmayıp kendiniz üstlenmenin zaman açısından kazancı büyük.

Başlıyoruz: Sorular sorular sorular….

Çatının nasıl kapanacağını planlamaya çalışan Ayhan ve Orhan usta. Hepsi de inşaatçı olan 7 kardeşlik bir ailenin iki üyesi

Şuna hazırlıklı olmanız gerekiyor: Onlarca soru yanıtlamak. Çatının şekli nasıl olsun? Açısı ne olsun? Neyle kapatalım? OSB mi kereste mi? Duvarlar tuğla mı, ytong mu olsun? Su izolasyonu nasıl olsun? Onun üzerine ne koyalım: Kiremit mi şingıl mı? Hangisinin ne avantajı, ne dezavantajı var? Soruların ardı arkası kesilmiyor. Ve işin kötüsü de yanıtı hakkında çoğunlukla fikriniz olmayan sorular bunlar. Siz o an için sadece şunu biliyorsunuz: Bir çatı yapmak istiyorsunuz 🙂

Önemli tavsiye: Eğer işinizin aksamadan yürümesini istiyorsanız bu soruları yanıtlama konusunda kendinizi hazırlayın. Ve şunu da unutmayın: Her vereceğiniz yanıt bir karara, her karar da projenizin önemli bir boyutuna etki edecek. Yani işe başlamadan önce konuyla ilgili ne kadar çok zihin cimnastiği yapsanız o kadar iyi. Kimi zaman soruları karşı bir soruyla yanıtlamanız ve bu yolla düşünmek için zaman kazanmanız mümkün ama sürekli böyle yaparsanız zaman kaybetmeye başlıyor, daha önemlisi ustaların da odağını kaybetmelerine yol açıyorsunuz. Eğer net bir planınız yoksa önerim: O an için sakince verebileceğiniz en doğru karar ne ise verin ve geçin. Sonra geri dönüp bakmayın.

Manzaranın alameti

Benim örneğimde daha ilk günden radikal bir gelişme oldu: Biz çatının detayına karar vermek için çatıya çıktığımızda şöyle bir çelişki yaşadık: Çatıdan görünen manzaraya vurulduk. Yani çatıyı kapatarak buraya çıkma olasılığını ortadan kaldıracağımız için kaybedeceğimiz manzarayı görünce planı radikal olarak değiştirmeye karar verdik. Neden olduğunu anlamadıysanız, aşağıdaki kısa videoyu inceleyin sonra konuşalım 😉

Neye niyet, neye kısmet diye tam buna denir: Çatı yapmaya geldik ama manzarayı görünce ‘çatı katı’ yapmaya karar verdik. Önceki yazılarımda bahsettiğim aylar süren mimari tasarım ve planlama aşamasını da kağıt kalemsiz, kırık bir kiremit parçasıyla damın üzerine çizerek halledecek kadar da cesurduk o anda. Olur mu diye sorduk, neden olmasın diye yanıtladık kendi kendimize. Plansız projesiz (bununla övünmüyorum, öyle gelişti olaylar) sadece içimizden geldiği gibi yaptık koskoca katı…

Önemli: Bu noktada beraber çalıştığınız ustaların niteliği, işbirliği yapma kapasite ve niyetleri çok önemli. Benim vakamda Orhan ve Ayhan usta ne hayal ettiysem “neden olmasın, hallederiz!..” yaklaşımı ile hareket ettikleri için her şey kolay oldu. Farklı bir durum olsaydı ne olurdu bilemiyorum.

Kereste: Çatının kalbi

Temel kararları verdikten sonra sıra aksiyona geldi: Çatının ana malzemesi kereste ve ilk adım bunun miktarını belirlemek. Bizim örneğimizde 10mx10m temeli olan bir ev için yaklaşık 6 metreküp kereste gideceğini hesapladık (yetmedi tabi, sonradan 2 metreküpe yakın takviye yaptık). Bu noktada ilk küçük sorun kendini gösterdi: Behramkale çevresinde (Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi) sadece iki keresteci bulabildim. Yani seçme ve pazarlık şansım pek olmadı. Yine de bu ilk ve en önemli malzemenin alınması sürecini nispeten hızlı ve sorunsuz hallettik.

Sonraki adım ise nalbur. Takip eden iki hafta boyunca belki de en sık uğrayacağımız ve her tür malzemenin tek tedarikçisi olan, her şeyi bulabileceğiniz mucizevi bir yer nalbur. El aletinden malzemeye, çividen boyaya, silikondan çimentoya kadar sonsuz hammadde ve araç gerece evsahipliği yapan, tabir yerindeyse inşaatçının “İsviçre Çakısı" olan bir dükkan.

Biz de öyle yaptık , ilk gün keresteyi sipariş ettikten sonra nalburun yolu tutuldu. Her tür hırdavat, çivi, çimento, kum, duvar ve daha sayması zor malzeme. İlerleyen günlerde nalbura sık sık uğradık çünkü her tür ihtiyacı tek adımda öngörmeniz mümkün değil.

Öngörebilseniz iyi olur tabi ama olmuyor: Günde iki defa nalbura uğramam gereken durumlar oldu. Nalbur konusunda bir önemli nokta da baştan anlaşırken kullanmadığınız malzemeyi iade alma taahhüdü almanız. Başarabilirseniz bu size büyük tasarruf sağlayacak bir adım, zira proje şekillenirken fikir ya da ihtiyaç değişiklikleri çok oluyor.

Öyle, böyle artık başlamıştı inşaatımız. Hem de ne başlangıç!..

Kararlar, kararlar…

Tam iki hafta sürdü kaba inşaatımız ve bu süre içinde en çok yapmam gereken şey (hepsi de o anda kritik) bir çok karar vermek oldu: Ortada mimari bir proje olmadığı için bu kararlar her tür konuyu kapsadı: Duvar nereden geçsin, bacayı ne yapalım, pencerenin büyüklüğü ne kadar olsun, tavan yüksekliği hangi noktada ne kadar vs vs.

Duvar, kapı, pencere, yükseklikler, genişlikler; vermeniz gereken öyle çok karar var ki…

Önceleri her boyutu dikkate almaya çalışarak vermeye çalıştım bu kararları; zira her noktada Ayhan ve Orhan ustanın soru dolu bakışlarının bende yarattığı gerginliği tarif etmem zor. Her biri kullanım açısından önemli bir çok boyuta karar vermenin ciddiyetini düşündükçe daha da ciddileşti durum. Sonra baktım olmuyor böyle, vaz geçtim bu kaygılı ve gergin ruh halinden; fark ettim ki korkunun ecele faydası yok, aklım erdiğince verip geçtim kararları. Muhtemelen pek çok da pratik hata yapmışımdır bu arada, ama o an için elimden gelen buydu.

İş hayatında sıkça kullandığım kaslarımdan biridir beynimdeki karar verme kası. Her kas gibi kullandıkça gelişir, kullanmazsan küçülür gider. Ne ilginçtir ki hiç beklemediğim bir alanda, inşaatımda da sık sık kullandım. Günahıyla, sevabıyla hepsi benim oldu kararlarımın 😉

Neyse, Felsefeyi bırakıp, inşaata döneyim: Öncelikle çatının üzerine oturacağı duvarlar örüldü. Duvar için kırmızı tuğla ve Ytong arasındaki seçimi, hafifliği ve uygulama kolaylığı nedeniyle Ytong’dan yana yaptık. Bu yöntem tuğla’ya göre %30 civarı daha pahalı ama hem makul oranda nefes alması anlamında daha doğal (ekolojik mimari uzmanı Melih Aşanlı’ya göre Ytong bir duvar sıvanmış hali ile %30–40 arası nefes alıyor) hem de döşenmesi ve şekil vermesi anlamında kolay bir malzeme. Karton gibi kesip her şekle, her ölçüye uydurabiliyorsunuz.

Uygulamanın ilk adım: Planlama

Çatı katı ile ilgili olarak yaptığınız planın ana unsurları:

  • Çatının en yüksek noktası ne kadar yüksek olacak?
  • Çatının eğimi hangi yönlere ve ne ölçüde olacak? (Çatının basit de olsa bir çizimi gerekiyor)
  • Su tahliyesi için ustaların “dere” diye tabir ettiği su akış rotaları çatının nerelerine verilecek?
  • Duvarlar ne kadar yükselecek? Bu sorunun yanıtı kritik çünkü duvar kenarlarındaki baş mesafesini, yani çatı katınızın kullanım alanını yaptığınız bu seçim belirliyor.

Bunlar ciddi sorular ve önemli oranda mimari bilgi ve/veya tecrübe istiyor. Benim en büyük şansım bu konuda gerçek anlamıyla uzman bir ekibe rastlamış olmam oldu. 7 kişilik bir usta ailesinin iki tecrübeli üyesi Ayhan ve Orhan usta benim verdiğim yarım yamalak yönlendirmelere rağmen bu kritik hesap ve temel tasarımı şahane bir şekilde yapmayı başardılar. Allah yardım etti mi desem ne desem bilemiyorum, ama böylesi rahat ve becerikli bir ekibe rast gelmesem halim nice olurdu bilemiyorum.

Çatı görünmeye başlayınca

İkinci bir önemli nokta da iç duvarların yerinin belirlenmesi çünkü bu duvarlar aynı zamanda çatının da taşıyıcısı niteliğinde. Benim örneğimde çözülmesi en zor boyutlardan biri bu oldu zira banyo dışında hiç bir oda istemiyordum. Öyle olunca da çatının ağırlığını sırtlanacak duvar sayısı çok kısıtlı oldu ve bunu çözmek için türlü cambazlıklar tasarlamak sorunda kaldık; örn: Taşıyıcı keresteleri daha kalın seçmek ve salonun bazı noktalarına taşıyıcı ahşap kolonlar dikmek gibi. #ipucu: Bunu yaparken koyduğumuz bir taşıyıcı kolonun dekoratif olması için ağaç tomruğu kullandık.

Çatının belki de en etkileyici anları bu taşıyıcı yapının ortaya çıktığı anlar. Ayhan ve Orhan usta, tabir yerindeyse, cambaz gibi gezinip durdular kerestelerin üzerinde, yerleştirip, çakıp, düzeltmeler yaparak. Adım adım yürüdü işler, şaşılacak derecede hızlı ve düzenli şekilde.

Çatı katını hayal ederken manzaranın en etkileyici olduğu batı cephesine büyük ve tüm cepheyi kaplayan bir balkon yapmaya karar vermiştik. Çatının temel yapısı ortaya çıkmaya başladıktan sonra sıra, sağ üstte görünen bu cephenin üstünü düz bir pergola ile kapatmaya geldi. Çatının ilk tamamen kapanan yeri de batı cephesinin tavanı, yani çatı katının pergolası oldu.

Hemen arkasından da çatı katının ana taşıyıcıları konuldu. 10cmx15cm kereste kullanmayı planladığımız bu taşıyıcılar, evde istediğim tasarımın çok az taşıyıcı duvarı olması nedeniyle kimi yerde ikişer kat haline getirilerek kullanıldı.

Çatının taşıyıcı karkası ciddi bir tasarım ve hesap istiyor. Bunun kaldırabileceği ağırlık, üzerinde biriken suyu nerelere doğru akıtabileceğiniz, yani çatının eğimlerini ne kadar ve ne yönlere yapacağınız kritik konular.

Ben tek hacimli bir ev istediğim, için bu aşamada 2 güne yakın takıldık ve farklı senaryolar değerlendirdik. Bunların bir kısmı teknik bir kısmı da kullanımla ilgili senaryolar oldu.

Kiremit yerine ‘şingıl’ (shingle) adı verilen izolasyon değeri hemen hemen aynı ama ağırlığı çok daha az bir çatı kapama malzemesi kullanma kararı vermemin en önemli nedeni de bu oldu. Aynı Ytong gibi, Şingıl da nitelikli ama bulması zor ve biraz daha pahalı. Bu arada önemli not: Ucuz / pahalı kavramları inşaatınızın başında kendiniz durmanız halinde çok küçük farklar. Örneğin Şingıl / kiremit farkı metrekarede 5–10 TL oynuyor sadece hesap yaptığınızda ve eğer sadece tek bir evin çatısını kapatıyorsanız bütün maliyetleriniz içinde çok da büyük bir yer kaplamıyor.

Heyecan dorukta: Çatı Kapanıyor!..

İlk haftanın sonunda geldik en heyecanlı noktaya: Karkas bitip de çatı kapanmaya başladığında her şey çok başka görünüyor. Etrafı ve içinizi bir ev havası kaplamaya başlıyor…

Kritik önem taşıyan karkas bitince biraz hızlanıyor işler, zira artık fazla hesap kitap gerektiren bir boyut kalmıyor. Çatının kapanması yukarı taşınan kerestelerin (tahta diye tabir edilen niteliksiz kerestelerin) belirli uzunluklarla kesilip karkasın üzerine çakılmasından ibaret. Ustalarınız iyi ise bu adım başdöndürücü bir hızla ilerliyor, balkon hariç 80 metrekare evin çatısı neredeyse aynı gün içinde kapandı.

Çatıda hayat kurtaran uygulama: Güvercinlik (Kuşluk)

Çatı katı projelerinin kritik noktalarından biri duvar kenarlarına doğru tavan yüksekliğinin azalıyor olması. Çatı kapanmaya başladıkça bu durumun kullanım açısından ne kadar kritik bir konu olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. Her duvar kenarına yaklaştığınızda kafanız alçalan ahşaba dokunduğunda, bir de yere yapacağınız parke ile yaklaşık 10 - 15 cm yükseklik kaybı olacağını düşündüğünüzde alanın ciddi bir bölümü kullanılmaz hale gelmeye başlıyor.

İşte burada Ayhan ve Orhan ustanın ilk günden beri kullandıkları “kuşluk” diye tabir edilen, önce ne olduğunu anlamadığım, sonra yavaş yavaş şekillendikçe fonksiyonunu kavradığım bir yapı devreye giriyor. Bu yapı çatının eğimini kesip tavanı belli bir noktasından düz olarak dışarı doğru uzatıyor, ucuna da genellikle pencere yapılıyor.

Güvercinlik yaptığınız noktalarda baş yüksekliğini yeni belirlediğiniz güvercinliğin yüksekliği belirliyor ve bu sayede çatı yapısını bozmadan duvar kenarına kadar yaklaşabiliyorsunuz. Ayrıca görsel olarak da güzel, kullanım açısından da kocaman bir pencere ile bitirdiğiniz bir çıkıntınız oluyor.

Güvercinlik diye tabir ettiğim yapının dıştan görünüşü
Su izolasyonuna geçmeden önce son olarak evin ön verandasının üzerine de bir pergole yapalım dedik. Elimiz değmişken!..

Bu koşturmada ilk başta planlamadığınız bazı konularda adım atmanız da mümkün: Evin önündeki verandanın üzerini bir şekilde örtmek hep vardı aklımda. Hazır elimizde kereste varken ve benzer bir yapıyı üst balkon için de uygulamışken ön verandanın üzerine de bir pergole konduruverdi Ayhan ve Orhan usta. Allah razı olsun denir sanırım böyle anlarda 🙂

Son adım: Su izolasyonu

İnce işe, yani içeride devam olacak detaylara girmeden önce çatı katı ile ilgili atılacak son ve en büyük adım su izolasyonu. Bu konu özellikle kritik önem taşıyor: Çünkü sonradan yapılması hem çok zor hem de maliyeti çok yüksek. Çatıyı yaparken iyi yaptıysanız uzun yıllar sizi sorunsuz ve kuru yaşatacak, yapmadıysanız da sürekli uğraştıracak bir kaba inşaat boyutu.

Biz uzun değerlendirmelerden sonra membran + şingıl tercih ettik. Hafif, sağlam, hızlı uygulanabilir ve bakımı kolay olması kararımızı etkiledi. Hatta bir de özellikle güneş ışığını yansıtma kapasitesi olan beyaz bir şingıl bulunca daha da ilginç bir hale büründü benim için bu konu; severim yeni ve çetrefilli çözümleri 😉

Öncelikle kapanan yüzeyin üzerine suyu geçirmeyen membran döşeniyor. ‘Pürmüz’ denilen ve bildiğiniz ev tipi tüpe bağlanan ısı yayan bir makine ile ısınan membranın bir yüzeyi ahşaba yapıştırılıyor. Ustalık isteyen bir iş, özellikle de 1’er metre genişliğindeki membran sıralarını üst üste getirerek birleştirmek kısmı zor.

Köşeler ise özellikle önemli çünkü en fazla su alma sorunları buralardan yaşanıyor. İşin bu kısımları oldukça zaman alan ama aceleye de getirilmemesi gereken bölümler zira burada membranda oluşacak bir deliğin su alma vakalarında tespit edilmesi kolay değil.

Membrandan sonraki adım ise üzerine döşeyeceğiniz suyu taşıyıp kaydırarak su oluklarına aktaracak olan katman.

Genellikle kiremit tercih ediliyor, ben hafifliği nedeniyle şingıl tercih ettim. Bunun döşenmesi plakalar halinde gelen malzemenin önce köşelerinden yapıştırılması sonra da belli noktalardan çivi ile sabitlenmesi şekilinde. Bu da, diğer hemen her konu gibi, ciddi ustalık isteyen bir iş.

Çatıyla ilgili önemli bir boyut da (eğer soba ya da şömine kullanmayı planlıyorsanız) bacanın yapımı. Baca tuğlası denen içi özellikle boş bırakılmış kırmızı tuğlaların üst üste konması ile yapılıyor. İçeriden de çevresi bir duvar malzemesi ile çevreleniyor, biz duvar malzemesi olarak ytong kullandığımız için bacayı da ytong ile kapladık.

İç mekan

Çatı örtüldükten sonra sıra iç mekanda.

Tuvalet ve bir de yanında küçük giyinme odası ile sadece 3 duvarımız olan çatı katımızın tüm duvarlarını mümkün olduğunca çatı yükünün en yoğun olduğu taşıyıcı kerestelerin altına getirdik. Bu yolla hem çatının hem de binanın sağlamlığını arttırmaya çalıştık. Duvarları yükselttikçe çatıyı taşıyan destek kerestelerini ortadan kaldırdık.

Bu noktada özellikle evin giriş noktasına yakın bir yere bir tomruk koyarak oradaki yükü biraz olsun taşımaya ve doğal bir görsellik yaratmaya çalıştık. Keresteciye 3. ve son ziyaretimi de bu tomruk’u bulmak için yapmak durumunda kaldım. Ama değdi doğrusu 😉

Başladıktan tam 2 hafta sonra kaba inşaatımız bitmiş gibiydi. Kaba inşaattan ne kast ediyorsun diye sorarsanız: Duvarlar, çatının tamamı, çatının su izolasyonu, balkon ve bacalar. Kaba inşaatın son bir haftasından görseller:

Özet: İki haftada biten kaba inşaat

Geldik bu bölümün sonuna; açık söyleyeyim, rüzgar gibi geçti iki haftam Behramkale’de. İnanılmaz yetenekli ustalarım sayesinde muhteşem bir deneyim oldu. Beraber yaşadık, planladık ve uyguladık. Aynı kaptan yemek yedik, aynı banyoda yıkandık aynı sohbeti paylaştık. Tek bir gün bile sorun yaşamadık, tabir yerindeyse tereyağından kıl çeker gibi hallettik işimizi.

köyde ev yapan ekibimiz
Bu ekibe dikkat edin, köy inşaatında bir numara olmaya adayız 😉

Adettir, öncesi / sonrası fotosu yapılır ya. Ben de onunla bitireceğim Köyde Doğal ev Yapma Hevesi yazı dizimin üçüncü bölümünü. Tam iki haftada kaba inşaatımızı bitirdik.

Şimdiki hedefim yıl sonundan önce elektrik + su tesisatını çekmek, evin iç ve dıştan sıvasını yapmak ve son olarak da pencerelerini takmak. Sonra bu yıl için “paydos” demeyi planlıyorum. Gerisi 2018 baharına. Umarım. Bu arada siz de bakın bakalım, iki haftada nereden nereye gelmişiz; umarım beğenirsiniz 😉 Bundan sonraki adımları da kaydetmeye ve yazmaya devam edeceğim…

Not: Yazı dizisinin diğer bölümleri için: Köyde Doğal Ev Yapma Hevesi — 1 Köyde Doğal Ev Yapma Hevesi — 2, Köyde Doğal Ev Yapma Hevesi — 4, Köyde Doğal Ev Yapma Hevesi — 5.

--- Yalçın Arsan'ın şahsi web sitesi, tüm hakları saklıdır © 2002 - 2024 --- Kurumsal web sitesi Arsan Danışmanlık