Biraz Paris, biraz Formula E, biraz da alternatif enerji
Geçtiğimiz hafta Paris’deydim. Büyük ölçüde görev, biraz da gezi için. Bu sene TOSFED (Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu) Türkiye delegesi olarak FIA (Uluslararası Otomobil Federasyonu) toplantılarının bazılarına katılıyorum. Katıldığım toplantılar ENECC (Electric and New Energy Commission) adlı komitenin buluşmaları. Bu seferki buluşma aynı zamanda ilk defa Paris’e uğrayan bir de Formula E yarışına denk getirilmişti; yani cumartesi günü yarışı izledik, pazartesi ise toplantımızı yaptık.
Hem otomotivci, hem spor & motorspor meraklısı hem de seyahat düşkünü olarak çok gözlem yaptım. Meraklıları için özetliyorum:
Paris:
Terör tehdidi, olağanüstü durum, şokta bir ulus, korku içinde insanlar var orada diye düşünenlere: Durum öyle değil. Yaşananlar ne kadar dramatik olsa da, olmuş bitmiş ve yeni bir sayfa açılmış sanki. İnsanlar sokakta, sinemalarda, barlar ve restoranlarda. Hatta müze ve sergilerde, çok sayıda sanat etkinliğinde insanlar. Öyle ki sıra beklemeye üşendiğimiz yerlerde kalabalıktan giremediğimiz müze oldu.
Ekonomik kriz geçmiş değil diyorlar ama alış veriş, tabir yerindeyse, “tam gaz” devam ediyor, hatta son derece de pahalı fiyatlara rağmen. Belki Paris etkisi belki de uzun süredir fiyatlara bakabildiğim seyahat etmememden olacak, bana her şey çok pahalı geldi Paris’de.
A evet, bir de dramatik değer kaybeden TL etkisi de var elbet…
Formula E:
Bu senenin yedinci Formula E yarışı Paris’deydi. İkinci sezonu koşulan bu ilginç şampiyona ilk defa Paris’e uğradı. Formula E’yi tanımayanlar için kısa bilgi: Tamamen elektrikli, tek koltuklu (single-seater) yani gövde olarak Formula 1’e benzeyen araçların yarıştığı global ölçekli ilk yarış serisi. Şampiyona ilk defa 2014 – 2015 sezonu olarak koşuldu. 2015 – 2016 sezonu ise ikinci yılı.
Şampiyonanın en önemli özelliği elektrikli olmaları sayesinde çok sessiz olan araçlar sayesinde yarışın şehir içinde özel olarak kapatılan yollarda yapılıyor olması. Yani seyirciler yarışa gitmiyor, yarış seyircilere geliyor Formula E’de. Yarış atmosferi olarak da tipik bir Formula 1 yarışında göre çok daha mütevazi, daha ayakları yere basan bir ortam var. Görkemli takımlar, erişilmesi zor bireyler yerine sessiz sakin işini yapan alçak gönüllü takımlar, sıcak, samimi ve diyaloğa açık bireyler var.
İşin sportif boyutu da farklı: Formula E’de odak hız ve performans değil şampiyonanın sürdürülebilir yapısı üzerinde. Takımlar kendilerini tanımlarken araçlarının ne kadar güçlü olduğundan değil, kullanılan malzemelerden, enerji tüketiminden, daha verimli olmanın yollarını nasıl aradıklarından bahsediyorlar. Hem sportif hem de teknolojik açıdan diyalog çevre, gelecek, erişilebilirlik ve sürdürülebilir düzen üzerine. Teknik detaylarla ilgili ilk sezon sırasında yazdığım ve daha detaylı bilgi içeren makale için lütfen tıklayın.
Formula E’nin erişilebilirlik taahhüdünün büyük ölçüde yerine geldiğini belirtmek yerinde olur: Yarışları takip etmek için şehir merkezine giden metroya binmeniz yeterli. Gitmek istemiyorsanız da web sitesi, tablet veya cep telefonunuzdan canlı olarak izlemek son derece kolay. Erişilebilirlik sadece kolay izlenme anlamına da gelmiyor Formula E’de: Seyircilerle etkileşimi artırmak için düşünülmüş ve her türlü platformdan erişilebilen ‘Fan Boost’ adı verilen bir oy verme mekanizması, yarış öncesi yapılan E-Race gibi özel etkinliklerle çok sayıda izleyiciye kolayca erişiyor Formula E.
Pratik zorlukla yok değil: Yarış yeri şehir içi olunca güvenlik boyutu kritik hale geliyor. Paris’te de bu konu oldukça ciddiye alınmıştı. Öyle ki bir çok seyirci noktası tam anlamıyla “seyir” niteliği taşımaktan uzaktı. Konu güvenlik olunca bu konuda yapacak pek bir şey yok: Saatte 240 km hız yapan otomobilleri şehir içine sokuyorsanız seyirciye tehdit oluşturmayacak bir düzen kurmanız, yani seyir noktalarını koruma altına almanız gerekiyor; bu da çoğunlukla görüşü kısıtlıyor. Buna önlem olarak bol sayıda dijital ekran kullanılmıştı Paris’de.
Ve gerçekten çok seyirci vardı Paris E-Prix’de (bu sporda Grand-Prix tabiri yerine EPrix kullanılıyor). Tüm biletler yarıştan 6 hafta önce satılmış. Gelen kalabalık ise tipik bir motorsporları kitlesi kesinlikle değil: Çoğu bu spora yabancı, yeni teknolojilere meraklı genç ve çevresine duyarlı bir seyirci profili var. Öyle duyarlı ki araçların neredeyse tamamen sessiz olmasının dahi önemi yok bu seyirciler için.
Bu kadar söz yeter, biraz da görsel diyenlere:
Alternatif (Yeni) Enerji Şampiyonaları:
Paris ziyaretimin bir amacı da yarıştan bir gün sonra yapılacak olan FIA Elektrikli ve Yeni Enerji Komisyonu (ENECC – Electric and New Energy Commission) toplantısına katılmaktı. Toplantı FIA’nın merkezinde ve çok sayıda ülkeden katılımcıyla gerçekleşiyor.
Bizim dünyamıza çok uzak konular konuşuluyor bu toplantılarda: Elektrik ve diğer yeni enerji kaynakları kullanan araçların motorsporundaki yeri, geleceği, çözülmesi gereken teknolojik ve operasyonel sorunlar, atılması gereken adımlar.
Çok detay konuştuk, genel okuyucu kitlesini sıkmamak için teknik boyutu ayırcağım, bu konuya özel ilgi duyanar için özel notları yakında buradan ayrı bir linkle paylaşıyorum.
Ancak genel olarak fikir vermek gerekirse Formula E’nin yavaş yavaş popülerlik kazandığını, bu başarılı formulün de tüm camianın ilgisini çekmekte olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim: FIA uzun yıllardır hemen hemen tüm motorspor dalları için sürekli azalan ilgiden, düşen seyirci ve izleme oranlarından yakınıyor. Bu ortamda Formula E’nin varlığı bir anlamda “çölde vaha bulmak” gibi olmuş FIA için.
Özellikle 2016 ve 2017 yılındaki bir çok yeniliğin konuşulduğu, yeni yaklaşımların masaya yatırıldığı toplantıda katılımcı ekip çok tecrübeli ve işin pratikten çok stratejik boyutuna odaklanmış bireylerden oluşuyordu. Benim de üyesi olduğum E-Rally komisyonunun hazırlayıp sunduğu Avrupa’daki elektrikli otomobiller için planlanan ralli şampiyonalarının kuralları kurul tarafından özellikle altında yatan fikir açısından sürekli zorlandı, sorgulandı. Özellikle de Formula E’nin yürütme kurulunda olduğunu sonradan öğrendiğim bir üye birkaç defa aynı soruyu sordu: “What’s the idea behind this? Why are you doing it?..”
Bizim gibi bu sporu sevdiği için yapanlar açısından yanıtlaması zor ama gerekli bir soruydu bu. O gün için yanıtlamakta zorlandık ama sonraki toplantıya gerekli hazırlığı yapmak için notumuzu aldık.
Sonuç:
Paris seyahati benim için hem ilginç hem de öğretici bir deneyim oldu. Hem bir Formula E yarışını canlı olarak görmüş oldum hem de bir çok ulustan gelen ve benim aynı konulara ilgi duyan meslekdaşlarımla tanışmış oldum.
Uzun yıllar sonra Paris’i görmek de iyi geldi tabi. Hep iş olur mu biraz da Paris fotoğrafı yok mu diyenlere:
Otomotiv genelinde, motorspor özelinde, Formula E ekseninde ve alternatif enerjiler odağında tekrar görüşmek üzere 😉