“3 Çocuk Yapın!..” söyleminin matematiği
Bir sene kadar önceydi sanırım, o zamanki başbakanımız halka seslendi: “En az 3 çocuk yapın!..”
Bu söylemin basit bir temel hesabı var. Şöyle: Toplumda doğurgan olan birey kadın. Her kadının 1 çocuğu olsa, bu çocuğun kız / erkek olma olasılığı eşit olduğuna göre yeni bir doğurgan birey hayata gelme olasılığı %50. Yani eğer ülke ortalaması 1 çocuk olursa, ülkenin nüfus artış hızı negatif değerlerde olacağı ve uzun vadede nüfusun azalacağı matematiksel olarak kesin.
Her kadının 2 çocuğu olması halinde ise yine aynı hesaptan yola çıkar ve her iki çocuktan birinin erkek ve birinin de kadın olduğunu varsayarsak her doğurgan bireyin ortalama 1 doğurgan çocuk (kız) hayata geçireceğini öngörebiliriz. Bu durumda ise matematiksel olarak o ülkenin nüfusu uzun vadeli ortalamada stabil kalacaktır.
Her doğurgan bireyin 3 çocuğu olması halinde ise durum değişiyor: Her kadından ortalama 1,5 doğurgan birey hayata geleceğini varsayarsak o ülkenin nüfusunun artıyor olacağını hesaplamak zor değil.
Yani 3 çocuk = Nüfus artışı için gerekli minimum eşik.
Bu tesbite bir de eğitim konusunda son dönemde imam hatip liselerinin yaygınlaşması ve hatta bir çok senaryoda başka seçenek sunulmaması durumunu eklersek Türkiye’nin bilinçli bir politika ile İslam devleti haline getirilmeye çalışıldığı oldukça net.
Bir çok şey değişiyor Türkiye’de: Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı laik ve bireysel özgürlüklerin temel prensip olduğu bir ülke olmaktan çıkıyoruz. Dinin kişisel bir inanç sistemi olmaktan çıkartılıp, toplumsal bir yönetim aracı haline getirilmek istendiği bir ülke haline dönüşüyoruz.
Bunun bir ileri adımı neyin doğru, neyin yanlış olduğuna bizim adımıza karar veren din adamlarının yönettiği bir ülke haline gelmek olacak.
Ve işin ilginci de bunun suni olarak hızla artırılan nüfus ve eğitimsizleştirilen bir halkın kendi seçimi, çoğunluğun tercihi olarak gösterecekler bize.
Yani adı “demokrasi” olacak…